Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN
 

Kânûnî Sultan Süleyman Döneminde İstanbul’daki Katolikler

Latinlerin toplam nüfusunda görülen sürekli gerilemeye rağmen Kânûnî Sultan Süleyman’ın döneminde Katolikler Galata’da 9 kiliseye ve İstanbul’un içinde 3 kiliseye sahip idiler. Bu dönemde Galata’yı gezen bir ziyaretçi 500 Ceneviz, çeşitli uyruklardan 500 serbest bırakılmış köle ve toplam 600 İspanyalı, Venedikli ve Napolili saydı. Katoliklerin sayısı bir kısmı devlete ve diğer kısmı fertlere ait olmak üzere en fazla 6000 köle idi. Halka ait kölelerinin kaderi anlatılamayacak kadar kötü idi. Fakat Galata’daki hayat hoş ve nazik idi. Erkekler ve kadınlar zevkli ve modaya uygun olarak giyinirlerdi, Doğu geleneklerinden büyük ölçüde farklı olan İtalyan geleneklerine dayalı bir toplum içinde yaşıyorlardı. Galatalıların en büyük şikâyeti ortalarına Grenadalı Moorların (Kuzey Afrika Müslümanlarının) yerleşimleri oldu. İspanya’dan çıkarılmalarına hâlâ kızgın olan Moorlar sık sık Osmanlı başkentindeki Katoliklere kinlerini kusuyorlardı.[1]34 St. Paul kilisesini Müslümanlara kaptıran Dominikler St. Peter kilisesi 1535 yılında zengin bir Galatalı olan Angelo Zaccaria tarafından kendilerine tapulanınca tazmin edilmiş oldular. Bu yeni ikametgâh “St. Peter and Paul (Aziz Peter ve Paul)” olarak isimlendirildi. Çünkü frerler bu yeni merkezde eski manastırlarını hatırlamak istediler. 1557 yılında Dominikler St. Benedict kilisesinin sorumluluğunu da üstlendiler.[2] 16. yüzyılın ortasında, Latin kilisesine karşı alışıldık düşmanlığı olmayan çok sayıda Ortodoks patrik çıktı. Bu büyük ölçüde Padua’da eğitim gören ve orada önyargılarının bir kısmını kaybetmiş olan Greklerin İstanbul’a dönüşlerinden kaynaklanıyordu. Bunların bir kısmı rahiplik görevleri aldılar ve patriklere danışmanlık yaparak kilisede sorumlu mevkilere sahip oldular. Patrik II. Dionysios ve II. Joasaph’in Latinleri, özellikle 1565 yılında patrikliğe seçilen III. Metrophanes’ı çok fazla hevesli hale getirdikleri bilinmektedir. Caesarea’nın eski metropoliti Metrophanes daha önce İtalya’ya bir yolculuk yapmış, Venedik ve Roma’yı ziyaret etmiş ve çok etkilenmişti. Kendisinin ait olduğu din sınıfı onun Latin yanlısı düşüncelerinin farkında olmalarına rağmen Kânûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı boyunca ona karşı harekete geçmediler.[3] Bu dönemde Osmanlı başkentinde Katoliklerin sessizliğini bozan tek olay, yeni kurulan Kapuchin tarikatına bağlı aşırı hararetli iki misyoner 1551 yılında İstanbul’a gelince meydana geldi. Birisi İspanyol Juan Zuaze de Medina ve diğeri Napolitan Giovanni da Troia idi. Portiuncla’da 1551 yılında toplanan bu misyonerler tarikat liderlerinin görüşünü de alarak Türklere yönelik misyonerlik yapmaya karar vermişlerdi. Başkentteki Katolik din sınıfının uygulamalarına ters olarak bu misyonerler görevlerini Müslümanların Hıristiyanlığa geçmesi için çalışmak olarak gördüler. Bu misyonerlerin yaptıklarından Türkler haberdar olur olmaz Kapuçinler (Katolik Kilisesi'ne bağlı Fransisken tarikatı rahipleri) tutuklandılar, dövüldüler ve hapse atıldılar. Katolik topluluk şehri terk edeceklerine dair bir anlaşma yaparak onları kefaletle serbest bıraktırdılar. Kapuçinler, Kutsal Toprağı ziyaret etmek için yelken açtılar ve daha sonra Mısır’a gittiler. Orada bir kez daha, akılsızca, Kahire paşasının önünde vaaz ederek Müslümanların din değiştirmeleri için çaba sarf ettiler. Beklenen oldu: Hapse atıldılar, aç ve susuz bırakıldılar. Bir hafta sonra İskenderiye’deki Fransız konsolosu onların serbest bırakılmaları için pazarlık yapmak amacıyla Kahire’ye geldi. Fakat artık çok geç idi. Hücrelerinde ölü bulundular; ilk Kapuchin misyonerleri ilk Kapuchin şehitleri oldular.[4] Kânûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının sonuna kadar Osmanlı sınırları içindeki Katolikler dinî uygulamalarında nispeten özgürlüğe ve istikrara sahiptiler. II. Mehmet’ten Kânûnî Sultan Süleyman’a kadar olan Osmanlı sultanları kısa bir ilân ile başkentteki kiliseleri kapatıp Katolik nüfusu çıkaracak imkâna sahip olmalarına rağmen bunu yapmadılar. Batı Katolik güçleri ile olan zor ve uzun süren çatışmalar ve haçlı seferi için papalık tarafından neredeyse aralıksız yapılan çağrılar karşısında bile tolerans devam etti. Diğer taraftan Doğu Katolikleri, özellikle Macarlar ve Bosnalılar için, Doğu Katoliklerinin zararına olarak Türkler tarafından elde edilen kazanımlar çok etkileyici idi. Not: Bu makale CHARLES A. FRAZEE tarafından yazılan CATHOLICS AND SULTANS: The Church and the Ottoman Empire; 1453-1923 (Cambridge University Press, 1983) adlı eserden tercüme edilmiştir. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde yayınlanmıştır (20024/17 /17). [1] Nicolas de Nicolay, Le Navigationi et Viaggi nella Turchia (Anversa, 1576), 133-9; Francesco Sansovino, DelF historia Univer-delf Origine et Imperio de Turchi (3 cilt, Venedik, 1560), I, 67. [2] E. Dalleggio d'Alessio, 'Les engines dominicaines du couvent des Kerre-et-Paul a Galata; un texte definitif, Echos d'Orient,xxıx,4 (1930), 459-460. [3] Philip of Cyprus, Chronicon ecclesiae Graecae (Leipzig, 1687), 413-15; Runciman, The Great Church, 230. Patrik Joasaph aynı zamanda Wittenburg’daki Lutheranlarla da bağlantı kurdu. Oraya bilgi için Demetrios Myzos adında bir deacon gönderdi. Philip Melanchthon onunla görüştü ve ona Patrik için Confession of Augsburg’in bir kopyasını verdi. Bu teklife hiç bir cevap verilmedi. Orthodox hiyerarşisini oluşturan Paduan mezunlarına Meletios Pegas, Maximos Margounios ve Gabriel Severos dâhildir. [4] Rocco da Cesinale Cocchia, Storia delle Missioni dei Cappuccini (3 cilt, Paris, 1867), I, 40-54
Ekleme Tarihi: 01 Aralık 2025 -Pazartesi
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİN

Kânûnî Sultan Süleyman Döneminde İstanbul’daki Katolikler

Latinlerin toplam nüfusunda görülen sürekli gerilemeye rağmen Kânûnî Sultan Süleyman’ın döneminde Katolikler Galata’da 9 kiliseye ve İstanbul’un içinde 3 kiliseye sahip idiler. Bu dönemde Galata’yı gezen bir ziyaretçi 500 Ceneviz, çeşitli uyruklardan 500 serbest bırakılmış köle ve toplam 600 İspanyalı, Venedikli ve Napolili saydı.

Katoliklerin sayısı bir kısmı devlete ve diğer kısmı fertlere ait olmak üzere en fazla 6000 köle idi. Halka ait kölelerinin kaderi anlatılamayacak kadar kötü idi. Fakat Galata’daki hayat hoş ve nazik idi. Erkekler ve kadınlar zevkli ve modaya uygun olarak giyinirlerdi, Doğu geleneklerinden büyük ölçüde farklı olan İtalyan geleneklerine dayalı bir toplum içinde yaşıyorlardı. Galatalıların en büyük şikâyeti ortalarına Grenadalı Moorların (Kuzey Afrika Müslümanlarının) yerleşimleri oldu. İspanya’dan çıkarılmalarına hâlâ kızgın olan Moorlar sık sık Osmanlı başkentindeki Katoliklere kinlerini kusuyorlardı.[1]34 St. Paul kilisesini Müslümanlara kaptıran Dominikler St. Peter kilisesi 1535 yılında zengin bir Galatalı olan Angelo Zaccaria tarafından kendilerine tapulanınca tazmin edilmiş oldular. Bu yeni ikametgâh “St. Peter and Paul (Aziz Peter ve Paul)” olarak isimlendirildi. Çünkü frerler bu yeni merkezde eski manastırlarını hatırlamak istediler. 1557 yılında Dominikler St. Benedict kilisesinin sorumluluğunu da üstlendiler.[2]

16. yüzyılın ortasında, Latin kilisesine karşı alışıldık düşmanlığı olmayan çok sayıda Ortodoks patrik çıktı. Bu büyük ölçüde Padua’da eğitim gören ve orada önyargılarının bir kısmını kaybetmiş olan Greklerin İstanbul’a dönüşlerinden kaynaklanıyordu. Bunların bir kısmı rahiplik görevleri aldılar ve patriklere danışmanlık yaparak kilisede sorumlu mevkilere sahip oldular. Patrik II. Dionysios ve II. Joasaph’in Latinleri, özellikle 1565 yılında patrikliğe seçilen III. Metrophanes’ı çok fazla hevesli hale getirdikleri bilinmektedir. Caesarea’nın eski metropoliti Metrophanes daha önce İtalya’ya bir yolculuk yapmış, Venedik ve Roma’yı ziyaret etmiş ve çok etkilenmişti. Kendisinin ait olduğu din sınıfı onun Latin yanlısı düşüncelerinin farkında olmalarına rağmen Kânûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı boyunca ona karşı harekete geçmediler.[3]

Bu dönemde Osmanlı başkentinde Katoliklerin sessizliğini bozan tek olay, yeni kurulan Kapuchin tarikatına bağlı aşırı hararetli iki misyoner 1551 yılında İstanbul’a gelince meydana geldi. Birisi İspanyol Juan Zuaze de Medina ve diğeri Napolitan Giovanni da Troia idi. Portiuncla’da 1551 yılında toplanan bu misyonerler tarikat liderlerinin görüşünü de alarak Türklere yönelik misyonerlik yapmaya karar vermişlerdi. Başkentteki Katolik din sınıfının uygulamalarına ters olarak bu misyonerler görevlerini Müslümanların Hıristiyanlığa geçmesi için çalışmak olarak gördüler. Bu misyonerlerin yaptıklarından Türkler haberdar olur olmaz Kapuçinler (Katolik Kilisesi'ne bağlı Fransisken tarikatı rahipleri) tutuklandılar, dövüldüler ve hapse atıldılar. Katolik topluluk şehri terk edeceklerine dair bir anlaşma yaparak onları kefaletle serbest bıraktırdılar.

Kapuçinler, Kutsal Toprağı ziyaret etmek için yelken açtılar ve daha sonra Mısır’a gittiler. Orada bir kez daha, akılsızca, Kahire paşasının önünde vaaz ederek Müslümanların din değiştirmeleri için çaba sarf ettiler. Beklenen oldu: Hapse atıldılar, aç ve susuz bırakıldılar. Bir hafta sonra İskenderiye’deki Fransız konsolosu onların serbest bırakılmaları için pazarlık yapmak amacıyla Kahire’ye geldi. Fakat artık çok geç idi. Hücrelerinde ölü bulundular; ilk Kapuchin misyonerleri ilk Kapuchin şehitleri oldular.[4]

Kânûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının sonuna kadar Osmanlı sınırları içindeki Katolikler dinî uygulamalarında nispeten özgürlüğe ve istikrara sahiptiler. II. Mehmet’ten Kânûnî Sultan Süleyman’a kadar olan Osmanlı sultanları kısa bir ilân ile başkentteki kiliseleri kapatıp Katolik nüfusu çıkaracak imkâna sahip olmalarına rağmen bunu yapmadılar. Batı Katolik güçleri ile olan zor ve uzun süren çatışmalar ve haçlı seferi için papalık tarafından neredeyse aralıksız yapılan çağrılar karşısında bile tolerans devam etti. Diğer taraftan Doğu Katolikleri, özellikle Macarlar ve Bosnalılar için, Doğu Katoliklerinin zararına olarak Türkler tarafından elde edilen kazanımlar çok etkileyici idi.

Not: Bu makale CHARLES A. FRAZEE tarafından yazılan CATHOLICS AND SULTANS: The Church and the Ottoman Empire; 1453-1923 (Cambridge University Press, 1983) adlı eserden tercüme edilmiştir. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde yayınlanmıştır (20024/17 /17).

[1] Nicolas de Nicolay, Le Navigationi et Viaggi nella Turchia (Anversa, 1576), 133-9; Francesco Sansovino, DelF historia Univer-delf Origine et Imperio de Turchi (3 cilt, Venedik, 1560), I, 67.

[2] E. Dalleggio d'Alessio, 'Les engines dominicaines du couvent des Kerre-et-Paul a Galata; un texte definitif, Echos d'Orient,xxıx,4 (1930), 459-460.

[3] Philip of Cyprus, Chronicon ecclesiae Graecae (Leipzig, 1687), 413-15; Runciman, The Great Church, 230. Patrik Joasaph aynı zamanda Wittenburg’daki Lutheranlarla da bağlantı kurdu. Oraya bilgi için Demetrios Myzos adında bir deacon gönderdi. Philip Melanchthon onunla görüştü ve ona Patrik için Confession of Augsburg’in bir kopyasını verdi. Bu teklife hiç bir cevap verilmedi. Orthodox hiyerarşisini oluşturan Paduan mezunlarına Meletios Pegas, Maximos Margounios ve Gabriel Severos dâhildir.

[4] Rocco da Cesinale Cocchia, Storia delle Missioni dei Cappuccini (3 cilt, Paris, 1867), I, 40-54

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve torostimes.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.