Bugün her zamankinden farklı bir ismi çeşitli sorularla gündeme taşımak istiyorum. Ak Parti içerisinde “bu kadarı da olmaz” denilen hareketler sergileyen bir isim bu. Aniden yükselen ve vazgeçilmez görülen biri bu kişi. Çeşitli iddialar söz konusu! Kim Bu Şahıs? Ak Parti Mersin il yönetiminde yer alan bu kişi Mehmet Ali Eroğlu’dan başkası değil. Bir dönem Yenişehir ilçe başkanı olarak görev icra eden Eroğlu, maddi açıdan bir hayli kötü günler yaşamıştı. Üstelik haciz durumu ile de karşı karşıya kalmıştı. Ne var ki Eroğlu, bugün maddi açıdan bir hayli güçlü durumda. Kendisi aynı zamanda özel okul işi ile de meşgul. Bir dönemim dershanesi; bugünün özel eğitim kurumu… Pozitif gelişme! Hafızam beni yanıltmıyorsa Mehmet Ali Bey, Mersin Ak Parti teşkilatının il milli eğitim müdürlüğünden sorumlu il yöneticisi idi. Özel okulu olan biri nerede istihdam edilebilirdi ki, diyebilirsiniz. Demeyin. Etik bir durum değil. Nereden bakarsanız bakın, bu makul bir görevlendirme değil. Mehmet Ali Bey Karadenizli. Daha doğrusu Rizeli. Acaba memleketinin, Mehmet Ali Bey’in yükselişine önemli bir katkısı oldu mu, demeden edemiyorum. Ki bence olmuştur. İlçe yönetiminden il yönetimine bir anda yükselmesi normal değil. Onu geçtim, sürekli il yönetiminde. Neden? Onu vazgeçilmez kılan ne, nasıl bir meziyeti yahut kabiliyeti var Mehmet Ali Bey'in? Mersin'de bu işi hakkıyla yürütecek adam mı yok? İl ve ilçe yönetimlerinde görevlendirilen bazı isimlerden daha etkili ve toplumsal tabanda aktif şahsiyetler var. Ama onlara tüm kapılar kapalı! Aynı isimlerle teşkilatı idare etmenin neye faydası oldu? Seçim sonuçları, bu soruya net cevap vermektedir. Neyse! Metal yorgunluğun önemli emarelerinden biri de aynı kadrolarla yola devam etmektir. Büyük işler mi başardınız? Olaya Gel Vatandaş! Mersin il ve ilçe teşkilatını dizayn etmeye çalışan bir yapı mı var? Teşkilattaki görev dağılımı hep aynı ekip aracılığıyla mı sürdürülüyor? Bu sorunun cevabı, Ak Parti'nin Mersin'de daima kaybedişinin önemli bir izahı olacaktır. Bana göre Ak Parti kaybetmiyor; kaybettiriliyor! Sahi, sayın Eroğlu, ilçe başkanlığı görevinizden bir ara istifa kararı almıştınız. Çok geçmeden partiye geri döndünüz. İstifa etme maksadınız neydi? Sizi partiye geri döndüren mesele neydi? Bu soruya vereceğiniz yanıt çok önemli. Neyse gelelim esas meseleye. Bana göre sayın Eroğlu için tartışmaya sebep olacak esas hadise 2023 genel seçimlerinde yaşandı. Bu konuda güçlü iddialar var. Genel seçimlerden hemen önce Mehmet Ali Bey, Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nü arayarak birtakım taleplerde bulunur. Ak Parti için gidişatın pek de iyi olmadığını düşünen Eroğlu, MEB’e ait bir imam hatip okulunda öğretmenlik yapan eşinin geleceğini garantiye almak istiyor. Sizce ne yapmıştır? Olacak İş Değil! Genel seçimlerin hemen öncesinde il yöneticisi sıfatıyla Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğünü arayarak eşinin İmam Hatip Lisesindeki görevine alternatif olaraktan farklı statüdeki bir okula naklini talep ediyor. Koskoca Ak Parti il yöneticisi nüfuzunu kullanarak eşinin mesleki istikbalini garanti altına almak istiyor imiş. Çünkü ona göre Ak Parti seçimi kaybedecek ve iktidara gelecek olan CHP ise İmam Hatip okullarının kapısına kilit vuracaktı. Öngörüye bak. Sonuç ne oldu? Herşey ortada. Dolayısıyla eşi de işsiz kalır endişesiyle son birkaç hamle yapmaya çalışıyordu. Böyle bir durumun olduğunu düşünün -Allah CC, göstermesin- Eroğlu'nun eşi dışındaki diğer insanlar ne olacak? Eğer bu doğruysa bunun adı bencilliktir, yangından mal kaçırmaktır ve görevi kötüye kullanmaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimini Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanamayacağını düşünen bir il yöneticisi hala bu partide nasıl tutulur? Seçimi kaybedeceğine inanan ya da bunu öngören bir partilinin endişesine bakar mısınız? “Altta kalanın canı çıksın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı demek bu? Seni diğer insanlardan üstün tutan bir yönün mü var? Nedir bu ayrıcalıklı olma arzusu? Yönetici vasfını kullanarak birtakım avantajlar elde etmek de nedir? Evvelden, kendileri seçimi kazanacaklarına inanmıyorken, Ak Parti tabanı, zafer umudunu nasıl canlı tutacak?  İnanmadığın yolda yürüyorsun; insanları buna inandırmaya çalışıyorsun. Olmaz öyle iş!